24 Temmuz 2012 Salı

The Raven (2012)

The Raven:ABD-Macaristan-İspanya ortak yapımı gerilim suç türü bir film..

Edgar Allan Poe'nun nefis duru polisiye hikayelerini edebiyatla birazcık haşır neşir olan herkes bilir.

Filmin hikayesi de bunun üzerine kurulu;

Edgar Allan Poe fanatikliğini fazlaca abartan seri katilimiz,Poe'nun polisiye hikaye yazımına ara vermesine kızarak ortalığını biraz biberlemek ister..

Katil Edgar Allan Poe'nun hikayelerinde anlattığı cinayetleri gerçek hayatta bir bir işlemeye başlar.

Katil Poe'nun sarışın manitasını kaçırınca,Polis Poe ile işbirliğine gider.

Filmin ambiansı zayıf,cinayetlerin kurgusu bir Seven'ın çok çok gerisinde..

Seri katilimiz filmin sonunda ortaya çıkıyor fakat adamın karizması yok..(seri katil cücük gibi)

Filmin sonu ise bir tuhaf olmuş,neyse burayı hiç anlatmayayım.

Bence yönetmen güzelim senaryoyu mundar etmiş.

Filme benden 10 üzerinden 6...ben filmi izlerken sıkıldım umarım siz sıkılmazsınız.

Not:Edgar Allan Poe'nun hikayelerini daha önce okuduysanız film daha çok ilginizi çekebilir,filmin senaryosunun Dante klübü adlı kitaptan esinlenerek yazıldığını düşünüyorum.

Dante Klübü'nde seri katilimiz İlahi Komedya'dan etkilenerek cinayetlerini işlerken bu filmde direkt Poe'dan etkilenmiş.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Beşiktaş:0 - Mancester City:2


Beceri yetersizliğinden maçı kaybettik.

Beşiktaş sahaya klasik 4-4-1-1 formasyonuyla yayıldı. 

Sahada Fernandes dahil taktik disipline uymayan,tembel niyetli tek adam yoktu.

Özellikle maçın ilk yarısında yardımlaşarak rakibi presleyen Beşiktaş,orta alanda rakibin rahat top kullanmasına izin vermedi. 

Veli-Necip-Olcay-Akyüz Mehmet dörtlüsü presle rakipten kaptıkları topları teknik becerilerinin yetersizliğinden ötürü hücumda tam verime dönüştüremediler.

Bu noktada gene top kullanmadaki tüm yük Fernandes'in omuzlara yıkıldı.

Özellikle ilk yarıda ürettiğimiz tehlikeli atakların baş rolünde Fernandes'i ve onun şık ve etkili paslarını gördük

İlk yarıda akılda kalan gol pozisyonlarımız;

Sağ kanattaki Olcay'ın pasında Fernandes'in rakip altı pastan çektiği şutun rakibe çarpıp kornere çıkması...

Fernandes'in yerden derinleme pasıyla buluşan Pektemek'in kaleciyle karşı karşıya kaldığı anda topu geriye çıkarması ve Mehmet Akyüz'ün rakip boş kaleye yolladığı şutun kaleyi tutmaması...

Gene Fernandes'in uzun pasında Mehmet Akyüz'ün topla buluşması soldan gelen Uğur Boral'a açılan top,sıfıra inen Uğur'un nefis kesmesi ve Fernandes'in altıpastan yaptığı % 100'lük gol vuruşunun rakip kaleciden dönmesi..

Güzel gol ataklarımızdı...

Bu gol ataklarında Veli-Necip ikilisinin ortalarda görünmemesi takım için negatif bir durumdur...

Dakikalara 45'i gösterirken atamayana atarlar kehaneti bir kez daha gerçekleşecektir.

Takımın kollektif defans konsantrasyonundaki bir anlık zaafiyet,Tevez'in pasıyla buluşan Aguero'nun sırtındaki Uğur Boral'a aldırmaksızın yaptığı vuruş ve ağlarımıza giden top..

Yenilen golde Ersan'ın gereksiz yere rakibe müdahale çabasının da etkisi vardır.

Cenk bir topu da çıkar bea diyenler,abiler o top çıkmaz bea diyorum.

Maçın ilk yarısı 0-1'lık skorla sona ererken,maçı izlediğim Kanal ESPN'in spikeri aynen şu sözü söyledi:''İyi top oynayan Beşiktaş'tı,golü Mancester City attı'' ki bende aynı fikirdeyim.

55.dakika'da defansımızın arkasına atılan topla buluşan Kompany Cenk'le karşı karşıya kaldığı anda mükemmel bir gol vuruşuyla topu ikinci kez ağlarımızla buluşturur.
Kompany gol vuruşunu yaptığı anda Toraman'ın kayarak rakibini engelleme çabası başarılı olamaz.
Kompany'nin gol vuruşuna Cenk hafifçe dokunsa da top gene ağlara gider.  
Bu pozisyonda Cenk keşke çıkmasaydı diyenlere bir şey demiyorum.

Benim asıl üzüldüğüm nokta skor 0-2 olduktan sonra Beşiktaş'ta başlayan moral çöküntüdür.

Golden sonra Fernandes'in pasıyla topla buluşan Veli 20 mt'den sağ ayağının içiyle hayatının plasesini yapar,top direkten döner :(

70.dakika'dan sonra üst üste gelen oyuncu değişiklikleriyle maçın içine edilir.Biz her bir dakikada bir oyuncu değiştirirken Mancester City üç oyuncuyu aynı anda değiştirmesi oyunun devamını sağlamak açısından önemlidir.

Bu girenin çıkanın belli olmadığı anlarda oyuna giren Muhammed,Kadir,Mertcan,Erkan,Hasan Türk gibi gençler kendilerini gösteremeden maç biter.

Maçın Yıldızı,şerefsiz basınımız tarafından kampın mutsuz isteksiz adamı diye nitelenen Fernandes'dir.

Fernandes niyeti bozup çoştuğu anlarda neler yapabileceğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Sonuçlar;

Premier League şampiyonu Mancester City karşısında takımımız taktik disipline sadık şekilde elinden geldiğini sahada ortaya koymuştur.

Bu takım bu gece oynadığı oyunla hiçbir şekilde ağır eleştiriyi hak etmiyor.

Eleştirilecek en önemli nokta oyuncuların kapasitesidir ki bu da bu yazının ilk cümlesidir.

Samet Hoca ve ekibi,
Veli'den orta saha oyuncusu olmayacağını,

Pektemek'in santrafordan çok sağ veya sol açıkta uzak forvet şeklinde oynadığından daha verimli olacağını,

Alan daraltmayı seven Ersan'la,defansta derinlik yaratma sevdalısı çağdışı Toraman arasındaki uyumsuzluğu en kısa zamanda görür diye düşünüyorum. 

İsmail'in yokluğunda zayıf Anadolu takımlarına karşı Uğur Boral belki sol bekte riske edilebilir.

Sonsözler;

Ospina hadi neyse de,Aluka'nun YOUTUBE'dan videosunu izleyip,bu fitbolcuya anında hayran olup,transferi için bastıranlara hayret ediyorum.

Bu takımın I.derece ihtiyacı olan adam defanstan top çıkarmayı bilen tecrübeli bir stoperdir.

Bu takımın II.derece ihtiyacı olan adam ön libero mevkiinde,topun peşinden bıdır bıdır koşmak yerine,alan kaplamayı bilen Zokora tipinde bir ön liberodur.

Kaleci bile alınmayıp Cenk'le bir sezon geçirilebilir lakin yukarıdaki transfer hamleleri bence şarttır. 

Sonsözün sonsözü;

Bu takım bu geceki sade,iyi niyetli oyunuyla desteklenmeyi fazlasıyla hak ediyor,kombinelere hücum.

Ulvi ve Recep Çetin'i klübede her gördüğümde Gordon'lu eski günlere gidip duygulanıyorum.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Beşiktaş'ın Stoper İhtiyacı


Dün gece gezmekten gelmişim biraz nefes alıp soluklananayım dedim ama ne mümkün :) açtım tv'yi baktım Tamer Kıran.

Beşiktaş fitbol şube sorumlusu Tamer Kıran CnnTürk canlı yayınında Beşiktaş kadrosunda bulunan stoperlerin isimlerini sayarak,Beşiktaş'ın stoper ihtiyacı olmadığını söyledi.

Bir kaç gün önce de,Samet Aybaba Ntvspor canlı yayınında stoper isteğini Hakan Gündoğar'a açıklamıştı.

Escude haberleri de Samet Aybaba'nın bu açıklaması üzerine spor basınımızda çıkmaya başladı.

Samet Aybaba ve teknik ekibinin stoper sorununu teşhise ve tedavisine yönelik girişimlerini görüp sevinmişken,Tamer Kıran'ın dün gece yaptığı açıklamayla hayal kırıklığına uğradım.


Tamer Kıran'a böyle bir açıklamayı nasıl yapabildiğine de biraz şaşırdım.

Tamer Kıran'ın açıklaması Beşiktaş teknik heyetiyle,fitbol şubesinin fitbolu bilmeyen yönetici grubu arasındaki görüş ayrılıklarının basına ilanı gibi bir şeydir.

Bu da Akbaba modunda bekleyen şerefli spor basınımıza alın size malzeme demekten başka şey değildir.

Bakalım Fikret Orman Beşiktaş'ın fitbol şubesini ne zaman profesyonellere teslim edecek..

Gelelim işin teknik kısmına;

Egemen'den başlayalım :)

Samet Aybaba'ya ilk eleştiriler adlı yazımızda,Samet Aybaba'nın takımı oynatmayı düşündüğü 4-1-3-2 formasyonuna en uygun stoperlerin Sivok-Ersan olduğunu yazmış,

Egemen'in bu sisteme uymadığını takımda tutulmasının hata olduğunu,Sivok'un ise takımdan gönderilmesinin hata olduğunu yazıp eleştirmiştik.

Bu yazımızın ardından yaşanan gelişmeler sonucunda Egemen fener'e gitti,Sivok takıma geri döndü  her şey kader gereği doğrusunu bulunca da acaip sevinmiştik.

Egemen geçen sezon tam ELLİ DÖRT maç oynayarak büyük bir profesyonellik örneği sergilemiştir.

Lakin benim fitbol görüşüme göre Egemen çağ dışı bir stoperdir.

Çağın fitbolu stoperlerden orta alana yakın oynayıp alan daraltmalarını,takım hücuma çıkarken oyunu geriden kurup al gülüm ver gülüm paslarla topu ileri taşımalarını,gerektiğinde orta sahaya yardımcı olmalarını ve gol yollarında golü koklamalarını ister.

Egemen mükemmel bir kesici olup yukarıda saydıklarımın tam tersini sahada yapar.

Ayağa pas yapamaz,ayağa pas yapamadığından top orta sahaya kadar taşınaMAZ.

Takımın boyu uzar.

Fernandes geriden top çıkarmak için defans önünde gelir ve takımın uzayan boyunda,kopan hatları tekrar birleştirmek için topu tek başına ileriye taşımaya çalışır,çoğu zamanda pas verecek adam bulamaz.

Takımın boyu uzadığı için takım geniş alanda daha çok efor sarfetmek zorunda kalır.

Takımın boyu uzadığı için gerideki stoperler topu Fernandes'le buluşturmadıkları zamanda topu ileriye şişirmek zorunda kalır..

bu durumda size top kaybı olarak geri döner.

Egemen'le atak devamlılığı sağlayamaz,gol yollarında verim alamazsınız.

Bu noktada Samet Aybaba'nın ayaklarına hakim kolombiyalı kaleci Ospina'yı isteme nedenlerinden birini de topu geriden oyuna sokmadaki sorunları bir nebze olsun hafifletmek olduğunu pekala görebilirsiniz.

Bu kadar satırı Egemen'in gidişine üzülen arkadaşlar için yazdım.

Şimdi gelelim eldeki Stoperlere Berat,Atınç,Sivok,Ersan,Sezer ve Toraman.

Kağıt üzerinde Sivok ve Ersan kuşkusuz bu takımın tandemini oluşturacak en ideal ikilidir.

Lakin Sivok'un ve Ersan'ın iki kere diz yan bağlarından sakatlandıkları unutulmamalıdır.

Sivok'un Milan kariyerini noktalandıran bu sakatlıktır.Sivok ilk yan bağ sakatlığından aldığı dersle,ikinci yan bağ sakatlığında kendini zorlamayıp doğru bir yol izleyerek takıma geri dönmesini bilmiş ve geçen sezon Egemen'le takımın değişmezi olmuştur.

Ersan ise ilk diz yan bağ sakatlığı tam anlamıyla atlatamadan bir kez daha aynı yerden sakatlanmış ve geçen sezonu maalesef kaçırmıştır.

Yani demem o ki bu iki oyuncu da sizi yarı yolda bırakabilir..

dahası sakatlıktan yeni çıkan Ersan'ın fiziki noksanlıkları son Klagenfurt maçında net şekilde görülmüştür.

Sivok'un yanına Atınç desek ? Atınç oyunu ileride oynamaya çalışan ayağa pas kabiliyeti olan iyi bir oyuncudur.

Atınç'ın en önemli eksikliği birebirde rakibe müdahalelerdeki tecrübesizliğinden ötürü yaptığı faullerdir.

Atınç zamanla gelişir de Samet hoca koca sezonu Atınç'ın gelişimine güvenerek riske atar mı ?

Sezer'i sezon boyunca ara ara Bank Asya'da takip ettik,kritik anlarda yaptığı hatalara şahit olduk.

Ben Berat-Sezer ikilisini Beşiktaş seviyesinde görmüyorum..

Bir de şöyle düşünün Sivok'un yanında Berat'la,Sezer'le veya en iyi isim Atınç'la Beşiktaş derby kazanabilir mi?

Sow,Burak,Elmander,Alex ve ezeli düşmanımız hakemler karşısında bu çocuklar ne yapar ?

Ve Toraman ? Üzülmez'le kavgaları,saha içinde arkadaşlarına gösterdiği hal ve tavırlardan ötürü ben kendisini kaptanlığa en az hakeden kişi olarak görüyorum.

Toraman'ın stoperliğine gelince kendisini bir stoperde bulunmaması gereken tüm özellikleri bünyesinde barındırıyor.Bunları zamanında Forza'da yazdığımızda fikirsizlerden yediğim küfürleri hatırladıkça gülerim.

Bu Blog'ta yazdığımız yüzlerce satırla Toraman'ı eleştirmek bıkmış biri olarak bu mevzunun derinine artık girmek istemiyorum

Toraman'ı Samet Aybaba'nın Türk fitboluna kazandırmasına ah Hoca yaktın bizi denir.

Sonuç;Beşiktaş'ın acil olarak ayağa pas yapan,geriden oyun kurabilen,tecrübeli bir stopere ihtiyacı vardır.

Tamer Kıran belki parasal sıkıntıyı göz önünde tutup stopere ihtiyaç olunmadığını söylüyor.

Samet Aybaba ve ekibi soruna teşhise koymuşken bu stoper konusu hal olunmalıdır.

Escude veya bir başkası benim tercihim Santana olurdu.

Bir Santrafor hata yapıp gol atamadığı zaman sadece gol kaçırmış olur,skor değişmez,bir stoper hata yapıp takımına gol yedirdiğinde,takım galibiyet için en az iki gol atmak zorundadır.

Ayağa pas yapan bir Stoper takımının HÜCUMDAKİ verimi %15 artırır,enerji tasarrufu sağlar.

Stoper mevzuuda bu kadar önemlidir.

Ernst'in gidişinin ardından,Ön libero konusunda tasasızlık ileride takımın başına dert olacaktır.

Cristian,Mehmet Topal,Zokora ve Melo'ya karşılık.Necip? Hasan Türk ? Mehmet ? Fernandes ? Fernandes bu mevkide oynarsa hücumdaki verim düşer.

Yarın Mancester City maçında ak koyun kara koyun meydana çıkar.

Ben yarın ki maçtan oyun sistem disiplin anlamında çok ümitliyim.

Sonsöz;Kolombiyalı Mario Yepes...(yazının fotosu)

09-10 sezonun Chievo maçlarını izlerken stoper mevkiinde kendisine hayran kaldığım oyuncudur..

O sezonun ardından Milan bu performansa kayıtsız kalamayarak kendisini 34 yaşındayken transfer etmiştir.

Milan'da yekünde 36 maça çıkmıştır.(iki sezonda)

Stoperin tecrübelisi makbuldür,Escude 33 yaşındaymış bunlara fazlaca kafayı takmayın.

Escude gelirse sevinin,gelmezse ve stopere hiç transfer yapılmazsa bu sezon daha başlamadan bitebilir.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Beşiktaş:4 - Klagenfurt:2


Klagenfurt maçı bir hazırlık maçının ötesinde A takıma oyuncu seçme maçı gibiydi.

Hasan Türk ve Muhammed sakatlıkları sebebiyle maç kadrosunda yoktular.

Aklımda kaldığı kadarıyla oyuncu performansları yazmak istedim;

Sağ bek Rıdvan;ilk golde getirdiği top rakibin belini kırışı ve topu yerden ceza sahasına kesmesi müthişti.

Stoper Berat;Ürkek kendine güvensiz top oynadı. 

Stoper Sezer;Berat'ın tam tersine kendinden emin ve yer yer Bank Asya ligi sertliğini sahaya yansıtan bir yapıdaydı.

Sol bek Erkan Kaş;ilk yarı boyunca sol bek bölgesinde savunma anlamında aksadı durdu.Samet Hoca onu II.yarıda sol açığa alınca daha fazla verim verdi,attığı gol güzeldi.

Burak Kaplan:Serbest atıştan mükemmel bir gol attı lakin o kadar genç oyuncunun içinde bile ön plana çıkmadı.Sanki Burak o gençlerden biri gibiydi.

Oğuzhan;Isıran kovalayan bir takımda alanında kalmayı tercih etti,takımına Hollandalı kaldı.Topsuz oyunda pek görülmedi.II:yarının başında attığı bir pas var ki mükemmel ötesi..

Mehmet ? Koca bir soru işareti 

Mehmet Akyüz,takımın 25 yaşındaki ağabeyi olarak daha fazla insiyatif kullandı.Oyun aklı fazla gelişmiş değil olmayacak yerlerde olmayacak zamanda topla buluşuyor.

Kadir Arı;İlk golde takipçiliği konuşturdu.

Mehmet Akyüz,Kadir Arı ikilisinin orta sahadan kopuk yaptığı pres doğal olarak etkili olmadı.

Ümit Karaal;sonradan oyuna girdi fazlaca kendini gösteremedi ama içimden bir his bu çocuk ileride iyi topçu olacak diyor.

Emre sol bek te II.yarıda oynadı..Sadece bir kez ileri çıktı..Sol Bek Bölgesinden şişirdiği toplar beni hasta etti.Bu çocuk bir türlü ilerleme kaydedemiyor.

Mertcan'ın sakatlık talihsizliği bu maçta da devam etti,enerjisi hırsı yüksek olmasına rağmen dişe dokunur bir verim üretemedi. 

Ersan Adem;sakatlıklar onu bezdirmiş gibi.Eski formundan çok uzak tabiri yerindeyse külçe gibi..

Atınç;yüksek boyu sebebiyle ince hareketlerde vücudunu kontrol etmekte zorlanıyor.Kritik hamleleri bu yüzden faulle sonuçlanıyor.

Sakatlıktan yeni çıkmış Tanju'yu kutlamak lazım.

Kalecilerimiz için bir şeyler yazmak istemiyorum.

Rakip takımdaki Tazemeta herhalde bizim Diyabakırlı Tazemeta idi.

Sonuç 1;genç oyunculardan kurulu Beşiktaş kollektif disipline maç boyu uymasına rağmen tabiri yerindeyse silikti.

Hah işte A takıma güvenle koyun diyebileceğimiz maalesef bir tane tam donanımlı oyuncu sahada yoktu.

Kaleye gördüğümüzde çektiğimiz şutlar,oyunu geriden başlatma prensibine sadakat,hareketli oyun sebebiyle pas alışverişinde sağlanan güzellikler güzeldi 

Bu takımın en büyük sorunu stoper bölgesinde..Samet Hoca'nın Escude'yi istemesini hastalığa doğru teşhis olarak görüyorum..Escude veya başkası isim önemli değil.Önemli olan hastalığa konulan doğru teşhis.

Sivok'un yanında şu anda mevcut kadroda Süper Lig kalitesini kaldıracak oyuncumuz maalesef yok.

Pimi çekik el bombası Toraman,form tutması belli ki uzun süre alacak Ersan,Beşiktaş'ın topçusu olmayan Sezer ve Berat'la olacak işler değil bunlar.

Bir de teknik heyetin Ön Libero mevzuundaki tasasızlığı bir başka gariplik.Fernandes'i o bölgede kullanmak bizi hücumda etkisiz bırakabilir.

Kaldıki Fernandes'ten başka Ön Libero gibi kritik bir görevi üstlenecek başka topçu kadrodan kimdir ? Gençlerbirliğinden gelen Mehmet mi ?

Sonuç 2:Gençlerden iki üç oyuncu A takıma kazandırılır mı diye bekliyoduk,yok olmayacak gibi.

Muhammed belki Oğuzhan başka bir isim maalesef zor.

ben Ümit Karaal'ı beğendim,nedeni de topsuz oyundaki hareketliliği ve pozisyonlardaki öngörüsü.

Sonuç 3:İstanbul Belediye ve arkasından Galatasaray derbisi fikstür böyle umarım Samet Hoca bu süreçten fazlaca yara almadan çıkar.

Sonuç 4:Yönetimde maçtan istifade Erkek Voleybol Şubesinin kapatıldığı açıklamış.

Şu taraftarın yüzü 9 yıldır yönetimden yana gülmedi ve gülmemeye devam ediyor.

ha bu arada kırmızı Feda t-shirtleri satışa sunulacakmış..

15 Temmuz 2012 Pazar

Doktor March'ın Dört Oğlu-Brigitte Aubert


''Doktor March'ın Dört Oğlu'' yazar Brigitte Aubert'in,tuhaf bir aileyi anlattığı polisiye-gerilim türü kısa romanıdır..

Doktor March ve karısı dördüz oğullara sahip ilginç bir ailedir.

Dördüzlerden önce ailenin en büyük oğlu bir kaza sonucu ölünce;Doktor March'ın karısı hayata küsmüş ve dünyadan elini ayağını çekmiştir.

Bu dördüzlerden biri çift kişilikli öldürmeye meraklı cinsi sapık bir katildir.

Ve eleman her işlediği cinayeti günlüğüne kaydetmektedir.

Evin hizmetçisi Jeanie,kazara bu günlüğü bulunca katille ister istemez muhattap olmaya başlar..

Jeanie dört oğlandan biri olan katilin kimliğini kendince tespit etmeye çalışır,polise gidemez çünkü Jeanie'nin bir küçük kusuru vardır.

Kitap Katilin günlüğü,Jeanie'nin günlüğü,şeklinde yazıldığından okuduğunuz diğer kitaplardan farklı bir yolla olaylar anlatılıyor.

Kitap 150 küsur sayfa olmasına rağmen okunması zor.

Herhalde bunda çevirmenin suçu büyük.

Lakin kitabın sonu bir acaip,şaşırtıcı,etkileyici...

Polisiye cinai roman türünün meraklıları bu kitabı mutlaka okumalı..

Acaba bu hikaye beyaz perdeye aktarılmış mıdır ?